1920 yılının 11 Eylül sabahında bağlı olduğu limandan, Fransa’nın Marsilya kentine doğru hareket eden gemideki yolculardan biri olan, 16 yaşındaki gencecik bir adam, gelecekte sadece ülkesinin kaderini değil, tüm dünya dengelerini değiştirecek bir yolculuğa çıktığının belki de tam olarak farkında değildi. Ama yine de babası batı dünyasını yakından tanımasını, ülkesinin ve halkının “gerçek durumunun” ne olduğunu mutlaka öğrenmesini nasihat ederek uğurladığı için, üstlendiği görevin ve sahibi olduğu sorumluluğun bilincindeydi. Zaten gençliğinin altı senesini harcadığı, her açıdan yabancı olduğu bu ülkede ufkunu genişletmek, yeni donanımlar kazanmak için her fırsatı değerlendirdi. Fransızca dili ve kültürü eğitimi alan bir öğrenci değildi sadece, geçimini sağlamak zorunda olan bir işçiydi aynı zamanda. Yapay çiçek üreten atölyelerden tutun, denizaltı ve top namluları üreten demir&çelik fabrikalarına kadar, irili ufaklı birçok farklı ölçekteki sanayi kuruluşlarında çalıştı. Hatta 1925 yılından Fransa’yı terk edene kadar, Renault otomobil fabrikasında da çalıştı.
Yazını devamı için tıklayınız.